<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d21818186\x26blogName\x3dMavi+R%C3%BCya\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://maviruya.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://maviruya.blogspot.com/\x26vt\x3d7947681737131713773', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe", messageHandlersFilter: gapi.iframes.CROSS_ORIGIN_IFRAMES_FILTER, messageHandlers: { 'blogger-ping': function() {} } }); } }); </script>

Mavi Rüya

 

KARİYER DÜŞKÜNÜ

Hep kariyer peşinden koşan insanlardan zarar görmek zorundamıyız bilmiyorum.Koşa koşa kariyer sahibi olmuş ama nasıl? İşte zamanla oda anlamış ki peşinden koştuğu kariyer ona yetmemiş.Zamanla kendi çevresinde olan insanlara tahammül edemez hale gelmiş.Anlaşılmış ki o adam gibi görünen şahıs gün gün kariyeriyle beraber hafif hafif basitleşmiş.Zamanla kariyer peşinde koşarken kaybettiği bazı güzelliklerin farkına varmış.Kariyeri olmuş ama yanında samimi arkadaşı, omuzuna başını yaslayacağı bir dostu kalmamış. Demek ki kariyer dediğin senin peşinde koşmalı ki; sendeki güzellikleri çevrenle paylaşmana zemin hazırlasın. Sen sen değilsen kariyer nedir ki?

 
 

....Sağlık

Aklına sağlık, gözlerine , ellerine , ayaklarına ....sağlık.Yani varlığına sağlık.Sen olmasaydın dünyanın tadı, hayatımın bir anlamı olmazdı. Ben olmasaydım senin de varlğının bir kıymeti olamazdı.Ama ikimiz için de bizim kadar gerekli biri daha var.O da illaki sağlık .Aklımın sağlığı ; sağlıklı olması gerekir ki seni algılayayım, sevmeyi bileyim. aklımın sağlığı şart.Gözümün sağlığı... senin , benim varlığı için gerekli. Dilimin sağlığı; seni sevdiğimi söyleyemesem...düşüncesi bile ürkütüyor beni.Ya! ellerim....Ayaklarım olmasa ....Birinin eksikliğini bile düşünmek istemiyorum.Yani anlayacağın sevgili senin benim kadar önemli biri daha var hayatımızda o da SAĞLIK. Senin varlığına sağlık, ömrüne sağlık...

 
 

SENİ SEVMEYE ÖMÜR YETMEZ

Sevmek üç beş gün değil, Ömürdür bende. Sevmek , sevilmek belki masaldır özünde. Belki de herşey sende. Ekmeğim , aşım , suyum.... desem Sofra gibi oldun Sana çiçeğim , gülüm....desem Böceklerle , arılarla kapışırım. Umudum ...desem Ne zaman kavuşurum. Hasretim sana ... ama kavuşmadım ki ben Yani anlayacağın seni bulamadım. Seni seveyim. Çok zaman sonra anladım ki. Sen; bensin başka yerde aramak boşuna Zamanla yarışmak gerek seni sevmede. Ne ömrüm yeter , ne geçen zaman. Ben sende yok olurum ,sevmek işte o zaman.

 
 

DİYET YAPTIM

Senelerdir diyet yaparım ama hiç zayıflamam.Birkaç sene değil. Yaklaşık sekiz sene.Sebebi, nedeni yok...Neden benim.Sabah kahvaltısında tıka basa yedikten sonra pişmanlıklarım başlar. Şunu yemeseydim bunu yemeseydim....Sora sinirlerim gerilir. Üzgüm ya mutlu olmam için birazda tatlı yemeliyim...Kilo hayır almadım ...Bir hafta sonra tartı görmek istemiyorum.Öğle yemekleri...Arkadaşlarla sohbet , çay ve tabiki pasta... derken yıllar birbirini kovaladı. Benden daha kilolu arkadaşlarımın sayesinde hiç depresyona girmedim.Mutluluk kaynaklarımdan birisi de diyet yapıp acı çekerek zayıflayan insanların yeniden kilo almaları. İşte böylece senelerdir diyet yapamam ama çok diyet listelerim var. Simit diyeti, tek yönlü besin diyeti , lahana suyu, soğan suyu. meyve diyeti... Ben bir gün zayıflamayı kafama koyup diyete başlıyacağım. Ama hangi diyete?Nasıl? Nerede? ne zaman? İnanın şimdilik ben de bilmiyorum.

 
 

SANATÇI OLABİLMEK

Dekor muhteşem, roller harika ama hiç kimse oynayacağı rolü seçmemiş.Benim rolüm çeşit çeşit; kostümümü giydim bir ailede çocuk olarak başladım.İlk önceleri rollerimi anne - babadan öğrendim.Arasıra arkadaşlık, öğrencilik gibi küçük rolleri benimsedim.Gençlik harika bir roldü ama kısa sürdü. Üç perdelik asıl sanatçılara verilen rol uzatıldı önüme. Hemen kabul ettim, senaryoyu bilmeden.Bu rolümde yalnız değildim; çok sevdiğim halde bu rolün hoşlammadığım yanıda vardı ;başarı ve başarısızlığın faturası ikimize birden çıkarılmasıydı.Bazen ben çok başarılı oluyordum bazende o; arasıra tartışmalarımız , kıskançlıklarımız olur dayanamadığım zaman ağlar ağlar sahneden inmek isterdim . Ama ne yazık ki yasaktı sahneden inmek.Birinci perde alışma çabasıyla sona erverdi farkında olmadan. İkinci perde de roller daha zordu.Küçüklere anne -baba rolü de eklenmişti.Deneyerek , tartışarak, hatalar yaparak,başkalarına danışarak zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan bu perde de bitti. Son perde dediklerinde ikimizinde içi yandı ; çünkü her türlü rolü öğrenmiştik.Ama bilinmedik yerden gelen emirle perde denildi.Böylece bir anda başlayan tiyatro bize perdelerini kapatıp başka yerlere rollerini dağıtmak üzere yelken açtı.

 
 

ZAYIFLAMAK İSTİYORUM

Benim gençliğimde bir dirhem et bin ayıbı örter diye ; yememiz için sürekli teşvik etti büyüklerimiz.Sonra geçimimizin iyi olduğu aldığımız kilolarla ölçüldü.Sonra nerden çıktı bilemiyorum zayıflamak.Sanki en çok okduğum , en çok ilğilendiğim , en çok sorup soruşturduğum, en çok konuştuğum.....hayatımın enleri sanki kilolarım olmuştu.Sanki benim başka sorunum , başka ilğilenmem gereken bir şeyim yokmuş gibi...Ya sevdiklerim yine kilo almışsın , yada zayıflamışsın gibi söylemlerde bulununca üzülüyorum.Benim için harcadığı zaman , bana verdiği değerden olsa gerek ki; o kdar yiyecek hazırlıyor yemem için gözümün içine bakıyor ; senin için yaptım, evde yemezsin....deyince ikilemde kalıyorum. Eve gidince zaten koşturmaca olan hayatımızda akşam yemeklerinde görüşe biliyoruz.Tabi bende çok özenerek yemekler yapıyorum birlikte yiyelim diye.Sonra da istenmeyen kilolar geliyor. İtiraf ediyorum arkadaş ; benim için yapılan yiyecekleri ,pişirdiğim yiyecekleri de yiyiyorum. Sonra pişman oluyorum ama yinede yiyiyorum.Kilolarımıda sevmiyorum.Benim için etekler, bluzlar , patolanlar dikmiyor modacılar. Sanki benim ülkemin kadınlarının hepsi zayıf , sanki yarım metre daha fazla kumaş kullanamıyorlar LÜTFEN [zayıflamayı başaranlara sesleniyorum] BU BAŞARIYI BENİM GİBİ KİLOSU BİRAZCIK FAZLA OLANLARLA PAYLAŞIN. YOKSA BENİ RAHAT BIRAKIN DA KENDİMLE BARIŞAYIM.

 
 

HAYATA MERHABA

Güneşin ilk ışıklarıyla hayata merhaba .Işıklara sıkı sıkı sarılır biraz daha uyurum kimi zaman... bazen naz ederim, görmezden gelir arkamı dönerim...ama o ışıklarını , karşılık beklemeden enseme doğru uzatır, hafifce gıdıklar, kulağıma fısıldayarak hayata merhaba der. küçücük bir buse kondurur yanağıma, dayanamam onun sevgisine kalkarım yataktan kayıtsızca . sıcaklığını içime çeker, sarılırım sıkıca ...Hayatımın bitmek üzere olduğunu düşünerek; ne kadar yaşayacağımı bilmeden sevdiklerimle yaşamaya çalışırım .her sabah güneşimi görünce onu da yanıma alıp hayata merhaba ... zeytine ekmeğe, olmazsa olmazlardan olan çaya....kahvaltıma ortak olmaya çalışan kediye, arılara ,kelebeklere ,hayatın geçişini umursamadan koşan çocuklara....merhaba. yeni olacak olaylara ...hayatımda ilkkez gördüğüm insana...hayatını yavrusuna adamış anneye...aşkı yaşayamamış bi çare insana....gülücükler dağıtan çiçeklere...merhaba. Merhaba hayat.

 
 

DÜŞTE GÖRDÜM SENİ .......

Ilık bir yaz sabahı, tepelere doğru rengarenk çiçekler açmış; sarı sarı papatyalar bayazlarla yarış ediyorlar sanki.Alaca renkli kır karanfilleri kokuları olmasada boylarıyla selam duruyor, canım dağ lalelerine.Nazlı edalarıyla gelin gibi süzülmüş , hele sürmeleri can yakıyor, dağların gülüdür, sevginin sembolüdür laleler.Hardallar koku ve renkleriyle kimseye eyvallahı yok .Yavaş yavaş tırmanırken tepeye doğru kulaktan kulağa oyun oynuyor, gülüşüyorlardı, merak ettim oyunun içinde böceklerde varmıydı? Ayağıma değen dikenler canımı yakıyor,ben onlara aldırmadan sana doğru geliyorum. Ben yaklaştıkça sen uzaklaşıyorsun. Hızlanıyorum, hızlanıyorum ne çiçekler ne böcekler hatta dikenler bile ... umurumda değil...ama neden sana ulaşamıyorum.Koşmaya başladım ucu bucağı görünmeyen bir vadideyim.Allahım bir çıkmaz, buda neyin nesi. Terin suyun içinde kaldım. İçim yanıyor , canım acıyor ; ah sana kavuşamamak , ulaşamamak...Ah!!! ben sana yine hasretim yine kavuşamadım...Düşte gördüm seni hayra yor.

 
 

BU YAĞMUR

Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur... Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince. Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur kanımı boğan bir iplik Tenimde acısız yatan bir bıçak Bu yağmur yerde taş ve bende kemik Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur delilik vehminden üstün; Karanlık kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün Sulardan, seslerden ve gecelerden. Necip Fazıl Kısakürek

 
 

ELVEDA STRES

1-Kendinize parti verin, partiye hiç kimseyi almayın. 2-Temiz hava bulunca ertelemeyin ; onunla yürüyüşe çıkın. 3-Sevdiğin birine rastlayınca onu kaçırmadan sohbet et. 4-Hayatında hep iyiliklerini hatırla; nasılsa kötülüklerini başkaları hatırlar. 5-Sizi seven mutlaka birileri vardır; liste yap. 6-Hayatta molaya her zaman yer verilmeli ; yorulunca mola ver. 7-Yemeye devam ;kilo almıyorsan. 8-Panik yapma ; herşey yolunda. 9-Yapamadıkların konusunda endişelenme ; şimdi başla. 10-Çiçek yetiştir; sıkılınca sula. 11-Hayat güzeldir ; haydi paylaşalım. 12-Üzüntüleri toprağa gömelim ; gübre olsun. 13-Hayat bir perdelik oyun ; birazdan bitecek. 14-Sen deniz ol; sana ne gelirse su olsun. 15-HERŞEYE RAĞMEN HAYAT GÜZEL ; YAŞAMAYA DEĞER.

 
 

Ahşapla Renklerin Dansı

Ahşap boyarken geçmişte benliğime kazınan kötü anılardan kurtulurum.Önce zımpara ardından nemli bir bezle silerim ne var ne yok geçmişe ait kötü anıları .Renlerle fırça buluştu mu değmeyin keyfine... dans ederiz beraberce zamandan habersiz... hiç iz kalmaz kötü anılardan , dünden. Renklerle anlatırım umutlarımı, hayelleri mi...dalar giderim ahşapla buluşunca. Güneş sıcacık , laler papatyalar,sarı hardal kokuları yayılı verir , ılık ılık esen meltemle...dağları dolaşır , vadilerde yürürüm saatlerce, tepelerden aşarım günlerce eve dönemem ... sadece boyama yetmez dans ederim renklerle severim , şevişirim renk tonlarıyla...Okumayana , duymayana göremeyen göze herkese ahşabı anlatmak buluşturmak , renklerle dans etmeyi öğretmek istiyorum. Ahşap bir tepsi verivermek; gelinlik kızın kahve getirmesi için, çeyizinede el emeği göz nuru bir mücevher kutusu bulunsun. Kapıma asarım ekmeğimi , gazetemi koymak için.Süslerim; inciler, değerli taşlar, altın yaldızlarla...Bezende eskiyi özlerim. Eskitme tekniğini kullanır ; buram buram Anadoluyu koklar ,seyrederim. Zenğinliği tartışılmaz atalarımın yadiğarı diye gözüm gibi bakarım .Altın varak ahşapla samaş dolaş olmuş asalettir.Ahşap bana göre geçmişle gelecegin arasında köprüdür nesilleri birbirine bağlayan.

 
 

KADIN VE KURDELE

Küçükken tanıştım kurdeleyle. Annem saçlarımı kurdeleyle bağlar, lüle lüle olan saçlarımı okşardı. Mis gibi kokan saçlarım kurdele ile ahenk kazanır dans ederdi. Okul yıllarında veda etmedim tabi ki ;boynumda taşıdım. Bazen okulun amblemi bazen aksesuar oldu benim için. Yıllardır kurdeleyle iç içeyiz.Nişanımda yüzüklerim bağlandı, hatta yüzükler değil sevdiğimle ben bağlandı . Evliliğimin kurdele kadar ahenkli ,zarif ve uzun ömürlü olması dileklerinin arkasından kesildi. Sevdiklerime şansı, kısmeti bol olsun dilekleriyle kurdelelerimden verdim.Kurdele bağlayıcı, sans ,umut için seçilmişti bizim toplumumuzda.Evi süslemede , Sevgiliye vermek için aldığımız bir buket çiçekte ....Yakamızda en şık broş .... Romantik bir yemekte giydiğimiz elbisenin askılarında...Kadın ve kurdele her zaman her yerde yerde.
Kadının zarifliği , albenisi , asiliği kurdele ile ifade edilmiş ve kültürümüzde yerini almıştır.